13 Şubat 2008 Çarşamba

KOLONİ KAYIT BELGESİ

Arkadaşlardan Koloni kayıt belgesi yayınlayanlar olmuş. Ben kayıtlarımı aşağıda resmini görebileceğiniz sistem üzerinden tutuyorum.Belki bir faydam olur.

Not: Genel Durum yazan bölümde "Yumurta, Larva, Pupa, Ana Arı" yazan bölüme çerçevelerde görüldü ise (+) eğer çerçevelerde görülmüyor ise (-) işareti koyabilirsiniz. Benim yöntemim bu.

3 Şubat 2008 Pazar

ARICILIK KURSU


Gönen Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü tarafından arıcılık kursu açıldı.
Tarih : 19 Aralık 2007 15:17

3 Aralık tarihinde 77 kursiyerin katılımıyla başlatılan gece kursu 40 saatte tamamlandı.Gece kursunda Marmara Hayvancılık araştırma enstitüsünden Ziraat Mühendisi Temel Ata, arıcılık ve bal üretimi ile ilgili dersler verdi.Gönen Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü'nde açılan arıcılık kursuna Sebepli köyünden 11 kişi ve toplamda 77 kursiyer, arıcılık konusunda teknik bilgileri aldı.İlçe Halk Eğitim Merkezi Konferans Salonundaki Kursun açılışında konuşma yapan Gönen Halk Eğitim Merkezi Müdürü Erol Dağ; bal üretiminin bölgemiz açısından çok önemli bir faaliyet olduğunu söyledi. Ülke geneline bakıldığında arıcılıkta Balıkesir ilinin ön sıralarda yer aldığını bildiren Müdür Dağ, törende yaptığı konuşmada şunları söyledi:"İlimiz bal üretiminde de önemli sırada yer alıyor. Kovan sayısı ve bal üretimi olarak önemli sıralarda yer alıyoruz. İlçemize baktığımız zaman bölge arıcılarımızın ürettiği bal önemli bir yere sahiptir. Bugün açılan kursta bu çabanın bir basamağıdır. Bütün çabamızla bölgemizdeki arıcılığı geliştirmek için, elimizden gelen çabayı göstereceğiz" dedi.

29 Ocak 2008 Salı

NERGİS İLKESİ

(Arkadaşlar hepiniz diyeceksiniz ki bunun arıcılıkla ne alakası var. Ama bi okuyunuz. Alacağınız çok ders var. Her arıcı yılda bir akasya ağacı dikse neler olun bir düşünün.)

Kızım defalarca telefon edip,“Anne, zamanları geçmeden gelip
nergisleri görmelisin” demişti.
Aslında gitmek istiyordum ama araba ile neredeyse iki saatlik mesafedeydi. Biraz gönülsüzce, “Haftaya salı” diye söz verdim. Çünkü bu üçüncü telefon edişiydi.
Ertesi salı, yağmur ve soğukla birlikte geldi. Ama ne çare, söz
vermiştim bir kere ve bu yüzden salı günü arabama atlayıp gittim.
Kızımla ve torunlarımla hasret giderdikten sonra dedim ki;
“Nergisleri boş verelim! Yol, sisten görünmüyor. Zaten şu anda
seni ve çocukları o kadar çok özlemiş durumdayım ki, bir metre
daha araba kullanmayı düşünmüyorum!” Kızım sakince gülümsedi
ve “Biz her zaman böyle havalarda araba kullanıyoruz, anneciğim”
dedi. Bense, “Hava açılmadan dünyada tekrar yola çıkmam. O
zaman da doğru evime döneceğim!” diye kararlı konuştum.
Kızım, “Arabamı almak için beni garaja kadar götürebileceğini
düşünmüştüm” deyince “Garaj ne kadar uzaklıkta?” diye sordum.
“Sadece birkaç yüz metre ötede” dedi kızım. “Tamam o zaman,
götürürüm. Nasılsa bu kadar yola alışığım” dedim.

Yola çıktıktan birkaç dakika sonra “Nereye gidiyoruz biz?
Bu yol garaj yolu değil!” diye sordum. Kızım gülerek, “Garaja
uzun yoldan gidiyoruz” dedi, “Nergislerin yolundan.” Tam sert bir
sesle itiraz edecekken kızım beni susturdu; “Bak anne”, dedi,
“inan bana, bu fırsatı kaçırırsan kendini asla bağışlamazsın.”

Yirmi dakika kadar sonra küçük bir çakıl yola saptık, ileride elle
yazılmış “Nergis Bahçesi” yazısı vardı. Arabadan çıkarak her birimiz
bir çocuğun elinden tuttuk ve patikadan aşağı inmeye başladık.
Patika yoldaki ilk dönemeçte gördüklerim karşısında nefesim kesildi.
Dünyanın en göz alıcı görüntüsü gözlerimin önünde uzanıyordu.
Sanki; birisi bir kazan dolusu altını alıp dağın zirvesinden aşağıya,
yamaçlarına doğru boca etmişti. Çiçekler; görkemli bir şekilde,
helezonlar halinde, koyu turuncu, beyaz, limon sarısı, somon pembe,
hardal, krem, rengarenk, adeta kurdele gibi ardarda dizilmişlerdi.
Aynı renkteki çiçekler bir arada ekilmiş olduğundan, her biri
kendi rengindeki bir ırmağı andırırcasına akıp gidiyordu.

Beş dönüm çiçek vardı. “Fakat, bütün bunları kim yaptı?” diye
sordum kızıma. “Sadece bir tek kadın” diye cevapladı, “Kendisi de
burada yaşıyor, burası onun evi.” Tüm o ihtişamın ortasındaki
küçük ve mütevazı, iyi bakılmış, A şeklindeki bir evi gösterdi.
Eve doğru yürüdük. Evin girişindeki bahçede bir tabela gördük.
“Cevaplayabildiğim kadarıyla soracaklarınızın yanıtları” yazıyordu
tabelada.
İlk yanıt basitti: “50.000 çiçek soğanı” diyordu.
İkinci yanıt: “Hepsi birer birer, bir kadın tarafından. İki el,
iki ayak ve birazcık akıl ile.”
Üçüncüsü: “1958’de başlandı” idi.

İşte bu! Nergis İlkesi buydu... O an, benim için hayatımı
değiştirecek bir deneyim oldu. Hiç görmemiş olduğum bu kadıncağızı
düşündüm, aşağı yukarı kırk yıl önce bu işe koyulan, her seferinde
bir çiçek soğanı ekerek, görülmesi bile zor bir dağa göz zevkini ve
neşesini getirmiş olan o kadını. Ama, her seferinde tek bir çiçek soğanı
ekerek, yıllar boyu süren çabası sonucunda dünyayı değiştirebilmişti.
Bu bilinmeyen kadın, içinde yaşadığı dünyayı ebediyen değiştirmişti.

Tarifi zor bir büyülü ortam, güzellik ve ilham yaratmıştı. Onun,
nergis bahçesinin öğrettiği ilke; en çok bilinen prensiplerden biriydi.
Yani; amaçlarımıza ve arzularımıza doğru, her seferinde bir adım
atarak -daha çok, küçük birer adım atarak- ulaşmayı öğrenmek,
bir iş yapmayı sevmesini öğrenmek ve zaman birikiminin nasıl
kullanılacağını öğrenmek. Zamanın küçük parçacıklarını ufak günlük
çabalarımızla çarptığımız zaman, kendimizin de muhteşem şeyler
yapabileceğimizi görürüz. Biz de dünyayı değiştirebiliriz.

“Yine de bu beni biraz üzüyor” dedim kızıma. “Düşünüyorum da,
otuz beş-kırk yıl önce böyle güzel bir amaçla yola çıkmış
olsaydım, şu anda ne kadarına ulaşmış olabilirdim acaba?”
Kızım, günün anlamını, kendine has tavrıyla kısaca;
“Bunu öğrenmeye hemen yarın başla!” diyerek özetledi.

Dün kaybettiğimiz saatleri düşünmenin hiçbir yararı yok.
Pişmanlığımızın nedenlerinden bahsedeceğimize,
kutlanacak bir ders almak istiyorsak; “Bunu bugün nasıl
işe yarar hale getirebilirim?” diye sormamız yeterlidir.

Jaroldeen Asplund Edwards
İng. Çeviren: Doğugül Kan

25 Aralık 2007 Salı

ARILIK ZİYARETİ 2

23.12.2007

Bayramın dördüncü günü güneş kendini gösterdi. Öğleden sonra arılığa gittim. Maaşallah arılar gayet neşeli. Temizlik uçuşu yapıyorlar. Ama polen getiren göremedim.



Bizim büyük arıcı Babam Fevzi SARIK. Arıcılığı birlikte ortak olarak yapıyoruz. Görevim icabı her zaman arılara uğrayamıyorum. Allah razı olsun bize çok destek veriyor. Kendisi Gönenimizin Emekli İmam-Hatiplerindendir.




Bizim İtalyan iyi çalışıyor. Fotoğraf makinasının pili bittiği için cepten çektim net olarak gözükmüyor arılar.



Hava biraz serin ama dayanamadım kovanı açtım. Bu arı kuvvetli sayılır. Arı çerçevelerin hepsine yayılmış. Kuvvetli arının hali başka oluyor. Arı canlı körük vermesem taarruza geçecek.


İlginç bir anekdot vereyim bu kovanın altı açık. Polen çekmecesi geri kaymış. 20 cm2. lik altta boşluk var. Polen tuzağı tamamen açık. Arı bu açıklığa rağmen gayet hareketli ve canlı gözüküyor. Üşüme alameti yok. Bal durumu iyi.

Zaten arı üşümez deniyor. Biz önemli olan arıyı rutubetten koruyalım.

Bakın bakalım ana arıyı görebilecekmisiniz. Bu üç çerçevedede ana arı var. Lakin fotoğraflarda bende göremedim. Fotoğrafı çekerken herhalde saklanmış. İtalyan bir ana arı. Arıda şu an yavru yok. Çerçeveleri kontrol ettim. Acaba yumurta varmı diye, bulamadım.






Bu da başka bir kovan. Bu koloni diğerine göre daha zayıf. Nerede ise diğerinin yarısı. Arı cansız. Fazla hareket etmiyor. Bu da kuvvetli koloninin farkını gösteriyor. Diğeri çok hareketli idi.

ARILIK ZİYARETİ

21.12.2007

Kurban işlerini bitirdik. Bayramın 2. günü arılığa gittim. hava sisli. Arılar hiç kıpırdamıyor. Hepsi salkımda.















Bizim ufaklık küçük arıcı Muhammet Talha SARIK arıları kontrol ediyor.













Kovan üst kapağını sessizce açtım. Acaba gazete ıslanmışmı. Kovana su girmişmi. Bir anormallik yok. Yavaşça kapadım. Ama bizimkiler hemen hissetti. Bir öncü kuvvet hemen dışarıyı kontrol etmeye çıktı.


24 Aralık 2007 Pazartesi

DAVULGA

19.12.2007
Davulga diğer adı ile koca yemişler açmaya devam ediyor. Bayram için memleketimiz Gönen'e giderken yol kenarında görünce dayanamadık.

Bizim ufaklıkla hemen inip daldık. Çok şahane olmuşlar, istermisiniz...









BAYRAM MESAJI

Sevgilerin paylaşıldığı, kaynaşmanın sağlandığı, kırgınlık ve dargınlıkların giderildiği; Mübarek Kurban Bayramınızı en samimi duygularımla kutlar. Şahsınıza, ailenize, milletimize , Memleketimize İslam alemine ve insanlığa hayırlar getirmesini; Cenabı Haktan niyaz eder;

Selam ve saygılarımı sunarım.